Baykuşlar uğursuz mudur, yoksa tasarımları itibariyle neredeyse kusursuz yırtıcılar mıdır?
Ben kişisel olarak dünyamızda hiçbir canlının uğursuz olduğunu düşünmem. Olsa olsa biraz sevimsiz, belki de itici bulabilirim ki benim listemdeki timsah, yılan, akbaba ve sırtlanların bebekleri bile idare eder…
Anadolu’daki bazı köylerdeki yaygın inanışa göre baykuş tüneyen evden cenaze çıkarmış… Gerçekten öyle mi?
İşin doğal döngü kısmına, ekosisteme katkılarına ve “gamlı” baykuşlarımızın fiziki özelliklerine geçmeden önce bu söyleme inananlar için belki şöyle bir dip not düşebiliriz.
İmam Buhari’nin aktardığı bir hadiste “İslam’da teşa’üm (bir şeyi uğursuz sayma) yoktur.”
Peki neden baykuşlar insanları bu kadar tedirgin eder?
Koca gözleri?
Keskin, aşağı bakan gagaları, kulakları, koca pençeleri ya da çıkardıkları garip seslerden olabilir mi?
Yoksa ekseriyetle geceleri ortaya çıkmalarından mı?
Malumunuz baykuşlar gece avlanan yırtıcılardır; gözlerinin gündüz görmediği doğru değildir. Ama neden gündüzü tercih etmedikleri de belli değildir. Belki gecenin dinginliği hoşlarına gidiyordur. Zira, gözlerinde mor ışık görüntüsüne neden olan bir kimyasal madde, gecenin zifiri karanlığında bile en ufak ışık hüzmesini beyinlerinde hedef olarak algılamalarına yardımcı olur.
Baykuşların gözleri insanların ve bir çok diğer hayvanın aksine kafalarına tüp şeklinde yerleşik olup, yuvalarında oynayamaz. Araba farı gibi düşünebiliriz… Bu yüzden avlarını görüp yakalayabilmeleri için büyük tasarlanmıştır. Bir baykuşun gözünün büyüklüğünün vücuduna oranını biz insanlara uyarlarsak, hepimizin portakal büyüklüğünde gözleri olması gerekirdi.
Gözlerini biz insanlar gibi sağa sola döndüremedikleri için baykuşlar kafalarını tam 270 derece çevirebilir ve beyne giden kan akışında da hiçbir sıkıntı yaşamazlar.
Bunun birkaç nedeni var. Birincisi; baykuşlar biz insanlardan çok daha esnek bir boyun yapısına sahip ve bizlerde 7 olan boyun kemiği sayısı bu yırtıcılarda tam 14.
İkinci neden ise baykuşların atardamarlarının bizdeki gibi boyunun yan tarafında değil omuriliğin önünde, dönme merkezinin yakınından geçiyor olmasıdır. Böylece hayvanlar kafalarını döndürdüklerinde boyun damarları hasar görmüyor, azıcık gerilse bile, rahatlatıcı yedek damarlar devreye giriyor.
İnsani korkuları, batıl inançları, bu hayvanların gizemli dünyasını bir kenara bırakırsak her yırtıcı gibi baykuşlar da ışığa, insanın olduğu yere meraklıdırlar.
Çünkü insanoğlu yaşadığı yeri yaşatır; eker, biçer. Bu da onlar için toprağın velinimetlerinden yararlanmak için eşsiz bir fırsattır. Velinimet derken kırsal kesimde yaşayan insanların pek hoşlanmadığı fare, kene, akrep, yılan ve zehirli böceklerden bahsediyorum.
Gece avcılarıyla “zararlı” kemirgen mücadelesinin 10 milyon yıllık bir ekolojik süreçte meydana geldiğini varsayarsak, “meraklı” baykuşlar aslında biz insanlara ekinlerini ve evlerini korumak için benzersiz bir hizmet sunuyor diyebiliriz. Zira bir baykuş ailesinin yok edilmesi herhangi bir bölgede yaşayan zararlı haşarelerin sayısında yüzde 600 oranında artışa sebebiyet verebilir.
Peki mükemmel bir avcı olabilmek için devasa gözler ve 270 derece dönebilen, üzerindeki tüyler sayesinde sesi alıp kulaklara iletebilen bir kafa yeterli mi?
Bize kalsa yeter de artar bile ama bu bilge hayvanlar, kafalarının tepesinde asimetrik, biri aşağı diğeri yukarıya doğru çalışan keskin kulakları sayesinde karın altındaki en ufak bir çıtırtıyı bile duyar. Beyinlerinin duyma bölümünde bulunan sinir hücrelerinin sayısı 100 bine yakındır. Bu sayı çoğu zaman problem çözmedeki yetenekleriyle ön plana çıkan kargaların üç katıdır.
O yüzden çok bilmişlere, hatta ukalalık yapanlara; “Kargalık değil, Baykuşluk yapma” denir…
Tüylerine gelince….
Dokunulduğunda ipekle kadife arası bir hissiyat uyandıran, yakından bakıldığındaysa kusursuz bir sanat eserini andıran tüyleri dünyanın önemli teknoloji ve havacılık firmalarının da sıkı markajında. Zira, çoğu kuşun uçarken kanatlarının üstünden geçen havanın yarattığı ses dalgaları bu yırtıcıların tüylerinin ucundaki saçaklar sayesinde kırılır. Dolayısyla hayalet uçaklar misali, avı tarafından fark edilmesi anca yakalanana kadardır…
Cinsiyet eşitliği, sosyal hayattaki rolleri, karı-koca ilişkileri ve bebeklerine nasıl baktıkları, tarihten aldıkları referanslar, kendilerine atfedilen tanımlar…
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…
eline sağlık