Bir önceki yazımı Tunus’ta yaşanan adına “Yasemin Devrimi” verilen, Bin Ali’nin iktidarı bırakmasıyla ortaya çıkan belirsizlik ortamına dikkat çekmek için yazmıştım. Ancak o aylarda Mısır’da yaşanan gelişmeler, özellikle Cumhurbaşkanı adaylarının birbirleri üzerinden etnik, mezhepsel ve dini kampanyalar yapması gerçek demokrasi hayallerine ne kadar hizmet edecek diye de endişelenmiştim.

Bugün Mısır’da gelinen noktaya baktığımız zaman, az olaylı bir cumhurbaşkanlığı seçiminin geride kaldığını söyleyebiliriz. Az olaylıdan kasıt bu süreçte başta Kahire olmak üzere diğer kentlerde şiddetli çatışmaların yaşanmamış olmasıdır.

Ancak asıl çatışma devletin zirvesi ve asker arasında yaşanmış, bu da bir nevi çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi radikal kararlar almaya itmiştir. Seçim sürecinde Yüksek Askeri Konsey’in Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayan kararı büyük tepkilere neden olmuş, Müslüman Kardeşler sempatizanları sokaklara dökülmüş ve durumun kendileri için artık bir ölüm kalım meselesine dönüştüğünü açıklamışlardı. Neyse ki korkulan yine olmamıştı.

Peki ne oldu?

Ağustos aynının ilk haftasında Sina yarımadasında 16 Mısır güvenlik görevlisinin düzenlenen bir saldırı sonrası hayatını kaybetmesi, Mursi’yi içerideki baskıları da biraz yatıştırmak için ön bir karar almaya itti. İlk etapta üst düzey istihbarat yetkililerini görevden aldı. Bu dönemde İsrail ile Camp David anlaşmasının bazı değişikliklere gidilerek yeniden tasarlanması konusu gündeme gelmişken, Mursi bu sefer yetkilerini sınırlandıran Yüksek Askeri Konsey Başkanı ve Savunma Bakanı Hüseyin Tantavi ve Genelkurmay Başkanı Sami Anan’ı emekliye sevk etti, anayasaya eklenen geçici maddeleri de iptal etti. Emekli edilen yetkililere verilen nişanlardan bahsetmiyorum bile

Mursi, Genelkurmay Başkanlığına ABD’de askeri eğitim almış, ABD’nin Ortadoğu’dan çıkması gerektiğine dair tez yazmış olan Sıdkı Suphi’yi atarken, Savunma Bakanlığına da yine Amerika’nın yakinen tanıdığı Abdulfettah el-Sisi’yi atadı. Bazı uzmanlar Mursi’nin böyle bir kararı beklenmedik bir zamanda aldığı yorumlarını yaparken, Pentagon sözcüsü George Little; “Biz Sisi’yi önceden tanıyorduk, zira karar bizi şaşırtmadı.” dedi.
Benzer bir açıklama da Dışişleri Bakanlığı basın sözcüsü Nuland’dan geldi. Nuland “Yeni Savunma Bakanı Abdulfettah el-Sisi’yi daha önceden tanıdıklarını söyleyerek, “Kendisiyle çalışmak için sabırsızlanıyoruz.” diye konuşmuştu.

Peki tüm bu olumlu açıklamaların perde arkasında neler yatıyor?

Aslında Müslüman Kardeşler’le ABD arasındaki ilk yakın temas Mısır’daki seçimlerden önce Nisan ayında Washington’da kuruldu. Beyaz Saray’dan üst düzey yetkililerle konuşan MK heyeti, yönetime gelmeleri durumunda iyi ilişkiler sürdüreceklerinin teminatını vermiş, bunun üzerine de Dışişleri Bakanı Clinton ve Savunma Bakanı Panetta Mısır’ı ziyaret etmiş, Mursi’yle görüşmüşlerdi.

Aslında olay sadece yeni Mısır yönetimiyle kurulacak iyi ilişkilerden de ibaret değil. Zira Washington’ın İsrail eksenli Ortadoğu politikalarına bakacak olursak, son zamanlarda Mısır’daki bazı kesimler tarafından bir takım değişiklikler yapılması planlanan Camp David Anlaşması’nın Sina yarımadasını ilgilendiren maddeleri var. ABD, açıktan bu anlaşmanın olduğu gibi korunmasını Mısır’a yaptığı 1 milyar 300 milyon dolarlık askeri yardımla güvence altına alıyor.

Bu arada belirtmekte fayda var. Ağustos ayında Mısır Ekonomi Bakanlığı 500 milyon dolar yardım talep ederken, Suudi Arabistan Mısır’a 1,5 milyar dolar bütçe desteği verdi, üstüne bir de 750 milyon dolar kredi açtı. Arap Baharının diğer destekçilerinden ancak kendi içindeki sorunlara pek aldırmayan Katar da Merkez Bankasına 2 milyar dolar vereceğini açıkladı.

Mübarek yönetiminin devrilmesiyle darboğaza giren Mısır ekonomisi bir süre dış yardımlarla ayakta durmaya çalışacak, zira IMF Başkanı Lagarde bu ay başında ülkede temaslarda bulunacağını, ülkeye yardım etmekten memnuniyet duyacaklarını söylemişti

Peki ya eski rejimin kalıntıları konusu ne olacak?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mursi, oyların %51.73’ünü alırken, eski Başbakan Ahmet Şefik %48,27 de kaldı. Halihazırda geçen hafta yolsuzluk iddialarıyla hakkında tutuklama kararı çıkarılan Şefik’i destekleyen, içlerinde kendilerini MK ile bağdaşlaştıramayan ciddi bir azınlık var.
Devrim gerçekten hayata mı geçiyor yoksa %50’ye yakın oy almış bir siyasetçiyi sahneden silmeye mi çalışıyor? Takip edeceğiz…

Arap Baharı: Tunus’tan Sonra Gelen Değişim ve Mısır

HTML etiketleri kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>